Cumhurbaşkanı Erdoğan: Libya mutabakatı Sevr’in ters köşe edilmesidir
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Libya ile yapılan mutabakatla ilgili, “Bu adımlar Sevr’in ters köşe edilmesidir. Bu kadar önemli.” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Libya ile yapılan mutabakatların önemini “Beka meselesi ve ondan da öte bir tarih meselesi” olarak değerlendirdi. Erdoğan, “Bu adımlar Sevr’in ters köşe edilmesidir. Bu kadar önemli.” dedi.
Atılan her adımın hesabını, çalışmasını yaptıklarını ifade eden Erdoğan, bunun uluslararası hukuka uygun olduğunu belirtti.
Erdoğan, Doğu Akdeniz’de başka adımlar olabilir mi sorusuna ise “gelişmelere göre anbean olabilecek adımlardır.” yanıtını verdi.
Türkiye’den bir heyet Moskova’ya gidecek
Rusya Devlet Başkanı Putin ile yaptığı telefon görüşmesinde alınan bir kararı da açıklayan Erdoğan, Libya ve Suriye ile ilgili olarak Dışişleri Bakan Yardımcısı, Savunma Bakan Yardımcısı ile istihbarattan ve ulusal güvenlikten oluşan bir heyetin en kısa zamanda Moskova’ya gideceğini söyledi.
“Sayılarını daha da artırma durumumuz söz konusu”
Kuzey Kıbrıs’ta Geçitkale’ye İnsansız Hava Araçları gönderilmesi ve oranın bir İHA üssü haline getirilmesinin bölge açısından önemi de gündemdeydi.
Erdoğan, “Bunların gerekirse, sayılarını daha da artırma durumumuz söz konusu. Bu süreci de aynı hızla devam ettireceğiz” dedi.
“Küresel sorunlar ancak küresel iş birliği ve dayanışma ile aşılabilir”
Erdoğan, “Kalkınmış ve zengin Batılı ülkeler mülteci krizinde sınıfta kaldı. Zengin bazı Arap ülkeleri de aynı durumda. Küresel sorunlar ancak küresel iş birliği ve dayanışma ile aşılabilir. Dünyanın mülteci sorunundan kaçması, sorunu ortadan kaldırmıyor.” dedi.
Yeni siyasi oluşumlar ile ilgili de konuşan Erdoğan, “Bundan önce de yaşadık. Üstelik grup kuracak şekilde ayrıldılar. Sorsam kaç tanesinin ismini kaçınız hatırlar?”
“Her an yardıma hazır olduğumuzu söyledik”
Türkiye ile Libya arasındaki süreci hızlandıracaklarını dile getiren Erdoğan, “İhtiyaçları olursa, onlara her an yardıma hazır olduğumuzu söyledik.” dedi.
“Simit Sarayı” iddiaları
Ziraat Bankası’nın Simit Sarayı’na ortak olacağı iddiaları ile ilgili Erdoğan, “Bunu duyduğum anda genel müdürümüzü aradım. Genel müdürümüz, ‘Bir ara gündeme geldi ama böyle bir şeyi şu anda düşünmüyoruz’ dedi. Zaten Ziraat Bankası değil, Ziraat Bankası’nın girişim sermayesi şirketi. O tablo şu anda bu seyirde.” ifadelerini kullandı.
“Sizin tasvip etmediğiniz bir şey mi?” sorusunu Erdoğan, şöyle cevapladı:
“Hayır. Benim bunu tasvip etmem mümkün değil. Geçmişte kamu bankalarının görev zararı olayları sebebiyle nasıl battığını hatırlayın. Bütün kamu bankaları görev zararı adı altında çökertilmişti. Biz geldik, önce kamu bankalarımızın tamamını görev zararlarından kurtardık. Şu anda Ziraat sadece ulusal değil uluslararası alanda önde gelen bankalardan bir tanesi. Halkbank da Vakıfbank da öyle. Vakıflar Genel Müdürlüğünün Vakıfbankta belli bir oranda hissesi var. Yeni atılan adımla Vakıflar Genel Müdürlüğü bundan sonra hizmet etmede büyük bir imkana sahip olacak. Yatırımlarını vakıf hizmetlerinde daha etkin gerçekleştirecek.”
“Türkiye’nin oralarda olmaması söz konusu olabilir mi?”
Bir gazetecinin, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “İktidar Doğu Akdeniz’de hiçbir şey yapmıyor.” şeklinde açıklamada bulunduğunu belirtmesi üzerine Erdoğan, “Oysa sondaj gemilerimiz, sismik araştırma gemilerimiz, fırkateynlerimiz, helikopterlerimiz, hepsi oradaydı. Gözü var ama görmüyor. Ne yapalım? Bakar kör.” ifadelerini kullandı.
Erdoğan, KKTC’ye gönderilen İHA’larla ilgili soruya, “Bunların gerekirse, sayılarını daha da artırma durumumuz söz konusu. İhtiyaca göre her şey, her an değişebilir. Bunun yanında zaten Libya kendisi bu tür ihtiyaçlarını karşılıyor. Askeri Güvenlik ve İş Birliği Anlaşması aramızdaki dayanışmayı daha da güçlü kılacak. Tabii şu anda Geçitkale’ye inen İHA’ların konumu, işlevi de önemli. Bu süreci de aynı hızla devam ettireceğiz. Herhalde bundan sonra Sayın Kılıçdaroğlu, Doğu Akdeniz’de var mıyız, yok muyuz demez umarım. Bu kadar uzun bir kıyı şeridine sahip olan Türkiye’nin oralarda olmaması söz konusu olabilir mi? Ama bunların hayatından, askeri güvenlik, bu tür şeyler gelmiş geçmiş değil. Onun için de ne yazık ki buna çok uzaklar ama alışacaklar.” cevabını verdi.
“Gerekirse İncirlik kapatılsın”
Bir gazetecinin, Kılıçdaroğlu’nun Kürecik ve İncirlik’le ilgili “itidal” tavsiyesi olduğunu ancak arşivlerin “Gerekirse İncirlik kapatılsın.” sözünü hatırlattığını söylemesi üzerine Erdoğan, o açıklamaların hatırlanmasının çok isabetli olacağını ifade etti.
Kılıçdaroğlu’nun, “Benim oğlum bina okur, döner döner yine okur.” noktasında olduğunu değerlendiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu:
“Yalan ne yazık ki bol. Burada neyin itidalinden bahsediyorsun? Bir tarafta yaptırımları gündeme getirenler var. Bu adımı atmazsanız, ‘Bak, yaptırımdan bahsediyorlar. Neyi bekliyorsunuz?’ diye söylemeye başlayacaklar. Kılıçdaroğlu, kendine göre bizi ters köşe yapmaya çalışıyor. Her adımını dikkatli şekilde sürdüren bir iktidar var. Gerek İncirlik (üssü), gerek Kürecik (üssü), gerekirse ikisi birden… Eğer bu ülkenin değerlerine saygı duyuyorsanız, bu ülkenin geleceği için biz de bir şey katalım diyorsanız, o zaman atılan bu adımlarda bize itidali nerede tavsiye edeceğinizi iyi düşünün. Buna kalsa bunlar, bize terörle mücadelede de itidal tavsiye edecekler. Hala da ediyorlar. Biz nerede itidalli davranacağımızı, nerede kararlı adımlar atacağımızı gayet iyi biliyoruz.”
“Berlin süreci bile Hafter’i kabul etmiyor aslında”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Doğu Akdeniz’de başka adımların da söz konusu olup olmayacağına ilişkin, “Bunlar gelişmelere göre anbean olabilecek adımlardır. Özellikle Libya ile aramızdaki mutabakattan sonra çok daha hareketli ve seri şekilde gidecektir. Bu işin ağırdan alınma durumu söz konusu değildir. Bir tarafta Libya’da savaş var. Adam geliyor bir bölgeyi kuşatıyor, ateşe tutuyor. Şu anda Libya ordusu gereğini yapıyor. Mesela Ruslar Wagner’leri vermiş, bu adamlar orada. Şu anda Abu Dabi yönetiminin, Mısır yönetiminin oraya verdiği bir destek var. Kime? Hafter’e. Hafter’in uluslararası tanınırlığı var mı? Yok. Kimse kabul etmiyor, Berlin süreci bile Hafter’i kabul etmiyor aslında.” ifadelerini kullandı.
Almanya Başbakanı Angela Merkel ile pazartesi akşamı görüştüklerini anımsatan Erdoğan, şöyle devam etti:
“Berlin sürecinde özellikle bizim de bulunmamızı istedi. Kendisinin Putin’le de görüştüğünü bana anlattı. Ben de Sayın Putin’e, ‘Merkel’le yaptığınız görüşmede bir konuda herhalde mutabakata vardınız. Şansölye, bana, Berlin sürecine Rusya’nın bugüne kadar olumlu katkılarda bulunduğunu söyledi ama bundan sonraki süreçte de bu katkıların devamını istiyor’ dedim. Tabii kendisi de benim de aynı kanaatte olduğum bir konuyu gündeme getirdi. Şansölye Merkel’e de söylemiştim. Dedikleri şu, ‘Cezayir, Tunus ve Katar’ın da bu oluşumda bulunmaları isabetli olur.’ Cezayir şu anda yeni başkanını seçti, Tunus hakeza yeni başkanını seçti. Katar’ın zaten mevcut başkanı var. Bunlar Libya halkının da inandığı, güvendiği ülkeler. Dolayısıyla, bu ülkeler süreçte yer alırlarsa, Libya halkı da biz buraya inanırız, güveniriz der. Sayın Putin de aynı kanaatte. Ocak ayı içerisinde yapılacak toplantıya katılacak olanları bir görelim, ona göre bizden kimin katılacağının kararını veririz.”
Haliç’in içindeki çamur pompaj sistemiyle aktarıldı
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kanal İstanbul konusunda, çevre konusunda gelen “denizin tuz dengesinin bozulacağı, deprem riskinin artacağı gibi” eleştiriler ile buradan “Gezi” gibi bir çevre istismarının çıkıp çıkmayacağına ilişkin bir soru üzerine, önce bugüne kadar burayla ilgili bu değerlendirme yapanların ne gibi bir çalışması olduğunun sorulması gerektiğini söyledi.
Bunun Nasreddin Hoca’nın hikayesine benzediğini anlatan Erdoğan, “Nasreddin Hoca damdan düştüğünde hemen doktor çağırmışlar. O, ‘Bana damdan düşeni getirin.’ demiş. Biz damdan düştük.” diye konuştu.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı yaptığı dönemde, bazı akademisyenlerin “Haliç temizlenmez. Haliç’in doldurulması lazım.” dediklerini belirten Erdoğan, “Ama ben damdan düşenlerle konuştum. Bana ‘Başkanım, Haliç’i doldurmaya kalkarsak iki dağ adeta bir araya gelir. Bir taraftan Fatih, öbür taraftan Beyoğlu, o da oraya iner.’ dediler. Biz ne yaptık? Haliç’in içindeki çamuru, 9,5 kilometre uzağa, Alibeyköy’e, taş ocağına pompaj sistemiyle aktardık. Adeta tülbent gibi sistemle çamur üzerinde kaldı, su ise ters pompajla Haliç’e geri gönderildi. Orada 650 bin metrekarelik bir alan kazandık.” ifadelerini kullandı.
Kanal İstanbul projesi
Erdoğan, Kanal İstanbul’a da “bileşik kaplar” usulüyle bakılması gerektiğini vurgulayarak, “Tuzlu su, az tuzlu su… Bunlar bir araya geldiği zaman ortaya ne çıkar? Bunun bir ortalaması çıkar. Karadeniz’in tuz oranı nedir? Marmara’nın tuz oranı nedir? Olaya buradan bakılması lazım. Buradan bakarsanız, ortalamasını yakalarsınız. Kaldı ki bizim burada derdimiz şu, Hatırlayanlarınız varsa, Selimiye’nin önlerinde Independenta tankeri 7-8 ay yandı. Hatta o patlamada hamilelerin erken doğum yaptığı bile yazıldı. Bunun dışında gerek Karadeniz’den gelirken gerek Marmara’dan giderken yalılara çarpan kuru yük gemileri, tankerler oldu. Daha son zamanlarda da bu tür bir kaza yaşandı. Şimdi bu mudur çevre hassasiyeti, yoksa bu tehlikelerden arınmış bir kanal mı?” şeklinde konuştu.
Boğazlarda, Montrö’de Türkiye’ye tanınan bir hak olmadığına, istedikleri gibi gelip geçtiklerine dikkat çeken Erdoğan, şunları kaydetti:
“Düşünün, sizin Boğaz’ınızı kullanıyorlar ama hiçbir şey elde edemiyorsunuz. Öyle bir durum var. Kanal İstanbul ise böyle değil, Süveyş Kanalı’nda ve diğerlerinde oraların nasıl kendilerine ait hakları varsa biz de bu yatırımı yaptığımız zaman bu tür bir hukukumuz doğacak. Üstelik kaza endişesi de taşımayacaksın. İşin bir de bu güzelliği var. Bu proje kapsamında çok farklı bir İstanbul’u inşa edeceğiz. Üzerinde 5 tane köprünün olduğu, içme suyu hatlarının deplase edildiği bir modeli hayata geçireceğiz. Bundan inanın bunların haberi yok. Hatta, televizyonlarda da Kanal İstanbul’la ilgili görüntüler var. O görüntüler işin nihai hali değil. Onlar üzerinde de bazı çalışmalar yapılarak çok daha farklı bir noktaya gelinecek. Bize göre bu proje, İstanbul’un güzelliğine çevrecilik açısından güzellik katacak ve Boğaz’daki çevre tehdidini ortadan kaldıracak.”
“Birileri istemiyor diye bu yatırımları durduramayız”
“17-25 Aralık kumpasının üstünden 6 yıl geçti. 6 yıl önce Türkiye’nin devasa projeleri engellenmeye çalışıldı. Hala engellemeler var mı?” sorusu üzerine Erdoğan, “Zaman zaman olmuyor değil maalesef. Öyle de olsa, böyle de olsa biz bütün bu engellemelere rağmen projelerimizi hayata geçirmeye devam edeceğiz.” diye konuştu.
Yüksek hızlı trenlerin çalıştığını, tünellerin açılmaya devam ettiğini belirten Erdoğan, şunları söyledi:
“Birileri istemiyor diye bu yatırımları durduramayız. Geçen baktım şehir hastaneleriyle ilgili de yine bir olumsuz yaklaşım sergilemişler. Neymiş? ‘Yoğun bakımda ilaç, ameliyathanelerde sarf malzemesi yok’ diyorlar. Sonra bir televizyonda izledim. Ankara Şehir Hastanesinin başhekimi öyle rakamlar verdi ki ben bile o rakamları hayal edemezdim. Ameliyatlar noktasında da ‘Asla bir sıkıntımız söz konusu değil’ diyor. Sonra ameliyat rakamlarını verdi. 3-4 tane hastane kaldırıldı. Nereye geldi onlar? Ankara Şehir Hastanesine geldi. Şehir hastanesinde tedavi olanlar memnuniyetlerini bildirirken, ana muhalefetin başındaki zat, Türk Tabipleri Birliği ideolojik yaklaşıyor.”
Bu yatırımlardan geri adım atmalarının söz konusu olmadığını dile getiren Erdoğan, “İşte şu anda İstanbul İkitelli’deki şehir hastanemiz devasa bir hastane oluyor. Avrupa yakasının ciddi bir bölümünün yükünü alacak. Anadolu yakasının da ihalesi şu anda yapılmak üzere. O da Samandıra’da, devasa bir alan üzerinde. Anadolu yakasında şu anda bir büyük hastane de Kartal’da bitmiş durumda. Zannediyorum hasta kabulüne başladı. Gayet modern, gayet güzel bir hastane oldu. Durmak, durdurmak söz konusu değil. Kararlılıkla yolumuza devam edeceğiz. Ankara’da ikincisi de Etlik’te hızla devam ediyor.” ifadelerini kullandı.
“Yolumuza devam ediyoruz”
AK Parti’nin kuruluşundan bu yana pek çok sınamayla karşılaştığı ifade edilerek, “Şimdi AK Parti içinden neşet eden siyasi hareketlerle ilgili yeni bir sınama söz konusu. Bakıldığında AK Parti çınarından kopan bir yaprak söz konusu. Ömrü ne olur? Kurulmakta olan diğer siyasi parti bağlamında ise tabanı bölmek büyük bir vebal değil mi sizce?” sorusunu Erdoğan, şöyle yanıtladı:
“Çınardan kopan bir yaprak dediniz. AK Parti bir çınardır. Biliyorsunuz, yapraklar hazan mevsiminde dökülür. Bizim hazan mevsimimiz yok. Biz yolumuza devam ediyoruz. Şimdi onların durumu o. Külliye’ye geldiğiniz zaman çınarlarımızın yapraklarını döktüğünü ama 4-5 ay sonra yine yeşillendiğini göreceksiniz. Düşen yaprak bir daha eski yerine dönmüyor. Biz bunu trenden inenler olarak anlatmıştık. Arkadaşlarıma hep söylüyorum, ‘Asla gündemimizde olmamalı. Herkes yoluna, biz zaten ‘Durmak yok, yola devam’ diyoruz ve çalışmaya devam ediyoruz. Sadece bir şeyi söylemek herhalde yeterlidir; özellikle başbakanlık, genel başkanlık görevini bıraktığı zaman bu arkadaşlardan birinin yaptığı konuşmayı dinlemişseniz veya dinlerseniz her şey orada mevcut. Biz yol arkadaşlarımızdan, teşkilatımızdan memnunuz, sıkıntımız yok.
Çok daha kararlı bir şekilde kongrelerimize hazırlanıyoruz. Kongrelerimizi yapıp, bu kongrelerde gelen arkadaşlarımızla da inşallah 2023 seçimlerine gireceğiz. Bunun dışında başka hazırlanan var mı, yok mu ayrı konu. Varsa vardır. Biliyorsunuz bundan önce de bu işi yaşadık. Üstelik de grup kuracak şekilde ayrıldılar. Ben burada sorsam, kaç tanesinin ismini kaçınız hatırlarsınız? Mesele bu. Onun için biz gündemimizi bunlarla meşgul etmiyoruz. Bizim yapacak çok işimiz var. Biz onlara bakalım.”
Kaynak: TRT Haber, AA