Türkiyenin Vicdanı Olmak
İlk bakışta okuması kolay olsa da, yüklediği sorumluluk bakımından büyük bir başlık. Gün geçmiyor ki, bir tüketici hakkı ihlali ile karşı karşıya kalmayalım.
Artık bireysel şikâyetler yerini kitlesel mağduriyetlere bıraktı.
Bankacılık sektörü sınır tanımıyor.
Yaşanan ihlalleri yazmaya kalksak bu sayfalar yetmez.
Sadece kendi politikalarını korumak ve kar etmek üzere kurulmuş bir sistem.
Bir banka şubesinde sözleşmenin bir suretini okumak için isteyin.
Zinhar şube dışına çıkarmak yasak. Üzerine karalama yapmak, madde eklemek yasak. Ama adı taraflar arasında sözleşme olmuş.
Sektör işin kolayını bulmuş. Yeni kart, yeni hesap. Adeta yarışa girmişler.
Bu iştahlarını tüketiciyi memnun etme yolunda da gösterebilseler keşke.
İletişimde geldiğimiz nokta ortada.
Eskiden abone yapmak için birbiriyle yarışan firmalar şimdilerde patron olmuş.
Çözümden uzak dayatmacı öneriler ile sorun çözmeye çalışıyor.
İtirazlarınız dikkate alınmıyor.
Zaten uygun kampanya yok.
Fahiş fiyat artışının adı yeni kampanya olmuş.
Satış sonrası servis hizmetlerinin sadece adı kalmış.
Malı satana kadar. Yedek parça zaten yok. Bekle ki yurt dışından gelecek.
Servis sayıları zaten yetersiz. Kimse bu servisleri denetlemiyor, sorgulamıyor.
Tüketicinin ikame talepleri havada kalıyor.
Mağduriyetten dahi para kazanma peşindeler.
Kazara servise yolunuz düştü mü Allah yardımcınız olsun.
Artık çözümü bulmuşlar yeni ürün satma peşindeler.
Gayretleri sayesinde dünyamız atık çöplüğü olma yolunda hızla ilerliyor.
Umurlarında mı dersiniz?
Kesilen para cezaları kimseyi korkutmuyor, caydırmıyor.
Hatta teşvik eder mahiyette diyeceğim ama yazmaya çekiniyorum.
Yediğimiz içtiğimiz ne halde? Sadece ürünün fiyatı mı önemli?
İçeriğinde insan sağlığını olumsuz etkileyen katkı maddeleri buharlaştı mı?
Tarım Bakanlığı taklit ve tağşiş yapan firmaları ifşa ederdi.
Uzun süredir ses seda yok.
Firmalar da zaten ifşa olmaktan korkmuyor.
Markanın ismini ve ambalajını değiştirip tüketiciye tekrar sunuyor.
Daha niceleri. Bir sihirli değnek mi bekliyoruz? Tüketiciye kim sahip çıkacak?
İğne çuvaldız misali. Dönüp bir de kendimize bakalım.
Yaşanan tüketim çılgınlığı sınır tanımıyor.
İhtiyaç listeleri hazırlamak artık eski kafalılık oldu.
Yarını olmayacak gibi alışveriş yapıyoruz.
Geleceğimizi taksitlendiriyoruz.
Katliam yapanları aleni destekleyen firmalar artık tüketicinin boykot gücünden hiç çekinmiyor.
Bütün bu yaşanan ihlalleri denetleyen ilgili kurumları vicdanları ile baş başa bırakıyorum.
Dostlar alışverişte görsün misali denetimler ile tüketici korunmaz.
Hal böyle iken, sivil toplum kuruluşlarının varlığına ve etkinliğine her zamankinden daha çok ihtiyacımız var.
İşte tam da “Türkiye’nin vicdanı olmak” sloganı adeta gönlümüze su serpiyor.
Duyarlı ve etkili sivil toplum kuruluşlarına her zamankinden daha çok ihtiyacımız var.
TBF kuruluş yıldönümün kutlu olsun.