“Bu gün dünyada dev olma adına her şeyi mübah sayan Çin 1949 senesinden bu yana işgâli altında tuttuğu Doğu Türkistan’da zulmünü her geçen gün artırarak devam ediyor. 70 senedir ellerinde tuttukları Doğu Türkistan’da soydaşlarımız katlediliyor. Herşeyden önce dili, dini, ırkı ne olursa olsun insanlık katlediliyor. Lakin Çin Devleti’nin uyguladığı diplomasi politikalarıyla bu zulümlerin üstü örtülüyor ve dünya kamuoyundan saklanıyor.
ÖZGÜRLÜKLERDEN MAHRUM EDİLEN…
Can, mal, nesil, akıl, namus, inanç, eğitim, vb. her alanda onlarca senedir devam eden baskı ve zulmün yanına, ‘toplama kampları’ adıyla bir yenisi daha eklendi. Uluslararası Af Örgütü rakamlarına göre “Eylül 2018 itibariyle 1 milyondan fazla kişi toplama kamplarında alıkonulmaktadır.”
Çin’in sırf Müslüman ve Türk oldukları için Doğu Türkistan’lı soydaşlarımıza zulmetmesi hiçbir hak ve vicdana sığmamaktadır. Soydaşlarımızın temel hak ve özgürlüklerinden dahi mahrum edildiği bilgileri her geçen gün içimizdeki koru yangına çevirmektedir.
İNSANLIK MESELESİ
Dünya’da insan haklarını ve devletlerin hukukunu korumak adına kurulan ( sözde ) Birleşmiş Milletler gibi iki yüzlü örgütler de bu zulmün karşısında ne yazık ki sessiz kalmaktadır. Doğu Türkistan Türk milletinin kalbidir. Müslüman coğrafyanın bir iklimidir. Ata toprağıdır. Lakin her şeyden önce insanlık meselesidir.
ÇİN DERHAL VAZGEÇMELİ
Şu husus kesinlikle unutulmamalıdır ki; dünyada barış ve adaletin tahsisi için ne varsa bu gün Çin tarafından katledilmektedir. Bu gün mazlum Doğu Türkistan’lı kardeşlerimizin meselesi sadece Türk ve Müslüman dünyanın meselesi değil ; insanlığın, yeryüzünün ve tüm vicdan sahiplerinin meselesi olmak zorundadır. Çin derhal bu soykırımdan vazgeçmelidir. Aksi takdirde gönül coğrafyamızın Çin ile arasına set çekmesi kaçınılmazdır. Yapılan soykırımın hiçbir izahatı yoktur.
ÖZGÜRLÜK VE FERAH
Tüm dünya bu zulüm karşısında bilinçli olmalı ve sesini yükseltmelidir. Bu vesileyle Çin’in Uygur Türkleri’ne uyguladığı zulmü ve soykırımı en ağır ifadelerle lanetliyor, kardeşlerimize en kıza zamanda özgürlük ve ferah temenni ediyoruz. Tüm dünyayı da bu vahşet derecesine ulaşan zulme karşı ayağa kalkmaya ve “dur” demeye davet ediyoruz.”
