Çocuklarınızı bu gruplardan koruyun..
Cinsiyetsiz toplum oluşturma projeleri tüm dünyada devam ederken, bu durumların ülkemizde de olağan karşılanması için geliştirilen algılar ve bu projenin nasıl, nereden çıktığı konusunda Milat Gazetesi Yazarı Gülşah Taşkent’in yazısı önemli ipuçları veriyor.
Batı müziği ile yüksek enerjili Japon müziğinin harmanlanmış bir versiyonu olan K-Pop ( Kore Pop), Güney Kore’den yayılarak tüm dünyayı etkisi altına almayı başardı. Ülkemizde de büyük bir hayran kitlesi olan bu müzik gruplarının içinde en bilineni BTS adlı 7 kişiden oluşan bir grup.
Güney Kore’ye yılda tam 3.6 milyar dolar katkı sağlayan bu grup için geçen sene 800 binden fazla turist Güney Kore’yi ziyaret etmiş.
K-Pop gruplarının üyeleri zorlu süreçlerden geçiyorlar ve genç yaşta başladıkları eğitimlerin ardından bu alanda çalışan şirketler tarafından seçilerek profesyonel olabiliyorlar. “Kusursuzluk” imajını yakalamak için giydikleri kıyafetlerden mimiklerine, günlük hayatlarındaki davranışlarından aile ilişkilerine kadar kontrol altında bulunuyorlar. Diyet yapmaları da zorunluluk. Üstelik grup üyelerinin kendilerine ait sosyal medya hesapları olması yasak. Gruba ait sayfalar var sadece. Grup dışında hareket alanları yok. Tüm kontrolü ise yapım şirketleri sağlıyor. Anlatılanlara bakarak grup üyelerinin neredeyse bir mahkumiyet hayatı yaşadığı düşünülebilir.
Evet buraya kadar bazı şeyler normal görülebilir. Z kuşağına hitap eden bu gruptan bizim gibi orta yaşın eşiğinden adımını atmaya hazırlananların haberi bile olmayabilir. Lakin ince bir ayrıntı var ki durup düşünmemizi gerektiriyor. Şöyle ki 12 -18 yaş aralığına (yaş aralığı tabi ki keskin bir şekilde sabit değil) hitap eden bu grubun üyeleri sözde erkekler. Aslında erkek mi demeliyim onu da bilemiyorum. Çünkü kendilerini “her iki cinse de eşit mesafede” olarak tanımlıyorlar. LGBT renklerini kullanıyorlar. Makyaj yapıyorlar, kadın giysileri giyiyorlar, o kadar parlıyorlar ki tahmin ettiğim gibi vücutlarındaki bütün tüyleri aldırıyorlarmış. Yani ben pek çok fotoğraflarına baktım ve gerçekten ne kadına ne erkeğe benzetemedim. Her iki cinsin karışımı gibi bir şey bu durum.
İsmini duyduğumuz pek çok Hollywood ünlüsünün de çocuklarını belli bir yaşa kadar cinsiyetsiz yetiştirdiğini okuduğumda “tövbe yarabbi daha neler duyacağız” diyerek oldukça şaşırmıştım. Çocuk belli bir yaşa gelince kendi cinsiyetine kendisi karar verecekmiş.
Hani bunun küresel bir proje olduğunu söylesek yine pişkin pişkin gülerek “yeeeaavv siz de amma da komplo teorisi” severmişsiniz diyecek bir kesim var ama onlar adına çok üzgünüm ki durum bu!
İsveç diline giren “hen” kelimesi de çocuklara kız veya oğlan şeklinde hitap edilmesinin önüne geçmesi beklenen yeni bir kavram olarak sunulurken ayrıca Fransa’da artık anne ve baba kelimeleri yerine “ebeveyn1, ebeveyn2” ifadelerinin kullanılacak olması da BTS ve benzeri grupların cinsiyetsiz tutumunun tek başına bir hareket değil, bir dizayn girişiminin parçası olduğunu gösteriyor.
Biraz daha ayrıntıya girersek; Vogue dergisi Ocak 2016 sayısında “nötr cinsiyetler kuşağını” konu edindi. Dergi; “Son zamanlarda çiçek desenleri, şifon ve dantel gibi kumaşlar da erkek giyiminde görülmeye başlandı. Nötr cinsiyet artık bir aykırılık değil modadır” diyerek vaziyeti normalleştiriyordu.
Devam edelim, Time Dergisi, Mart 2017’de “Beyond He or She “ kapağıyla çıktı. Ardından National Geographic Ocak 2017 yılında Gender Revelution( Cinsiyet Devrimi) başlığıyla çıktı. Kapağına da kız gibi giydirilmiş bir erkek çocuğunun resmini koydu.
2010 yılında yayınlanan bir habere göre İngiltere’de yaşayan Lisa-Marie Taylor da oğlu Sammy’i nötr cinsiyetli yetiştiriyordu. Sammy, barbie bebekleri ve peri kıyafetleri ile büyüdü.
Huffington Post’ta yayınlanan bir haberde; “Bilim adamları toplumsal cinsiyet kimliğine katkıda bulunan biyolojik faktörleri henüz anlamaya başlıyor. Cinsiyete bakışı artık değiştirebiliriz” deniliyor.
2015 yılında Fransa’da bir mahkeme daha önce erkek olan bir vatandaşın kimliğine ilk defa “nötr cinsiyet” yazılmasına karar verdi. Belçika’nın Flaman Parlamentosu’ndaki tüm tuvaletlerin ortak kullanıma açıldığını duymuşsunuzdur. ODTÜ’deki “cinsiyetsiz tuvalet” kampanyalarını da hatırlayalım.
Moda, müzik, sinema ve TV yoluyla “cinsiyetsiz toplum” oluşturma projesinin geldiği durum bu maalesef. Şimdi ben “sapkınlık” desem Army’lerin çok ağrına gidecek biliyorum. Çünkü onlar, sevgi pıtırcıkları saçan, “kendini sev, sen en değerlisin” telkinleriyle narsizm aşılayan ve yüksek sadakat bekleyen BTS’ye yürekten bağlılar. Öyle ki aleyhlerinde yazan herkesi toplu olarak linçe tabi tutuyor ve kendilerinden beklenildiği gibi küfür, hakaret, bayağılık kokan sözlerle saldırıya geçiyorlar. Bir nevi bağımlılık gibi değerlendiriyorum bu durumu.
Yazının Devamı için Kamudanhaber.net