Bakan Koca: Sokağa çıkma yasaklarıyla ilgili genel olarak bir karar alınmadı
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Bilkent Yerleşkesi’nde video konferansla gerçekleşen Koronavirüs Bilim Kurulu Toplantısı’nın ardından basın mensuplarına açıklamalarda bulundu, soruları yanıtladı.
Geride bırakılan günlere kıyasla endişelerin azaldığını dile getiren Koca, salgının üstesinden gelineceğine duyulan inancın artması nedeniyle gösterilen dayanışma için teşekkür etti.
“Başarımız konusunda toplum olarak güçlü bir inanca sahibiz”
Ramazan ayı ve ardından açılışları Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından yapılan bazı büyük sağlık yatırımlarının son hazırlıkları sebebiyle kamuoyunun karşısına daha az çıktığını ifade eden Koca, şöyle konuştu:
“Bu süre zarfında Bakanlığımızın, Bilim Kurulumuzun, hekimlerimizin salgın konusundaki mesajlarını, uyarılarını size birçok kanaldan ulaştırmaya çalıştım. Geldiğimiz noktada, başarımız konusunda toplum olarak güçlü bir inanca sahibiz. Bu inanç, günbegün, şeffaflık içinde paylaştığımız gelişmelerden, günlük vaka tablomuzdaki istikrarlı iyileşmeden, hayat düzenimizde arzu edilen yöndeki değişmeden kaynaklanıyor.”
“Tedbir şart, tehdit devam etmektedir”
1 Haziran itibarıyla yeni bir sürece girildiğini aktaran Bakan Koca, bu sürece “normalleşme süreci” denildiğini, dünyada devam eden salgın şartlarından en az etkilenecek Türkiye’de nihai sonuca ulaşılacak yeni bir hayat için planlı adımlarla ilerlediklerini söyledi.
Bakan Koca, 6 Mayıs’ta yaptığı konuşmada salgınla mücadelede birinci dönemin tamamlandığını, ikinci döneme girildiğini ve bu dönemdeki başarının da bazı koşullara bağlı olduğu açıklamalarını hatırlatarak, “Tedbirsiz davranmak, tehdidin ortadan kalktığını varsaymaktır. Tedbir şarttır, çünkü tehdit devam etmektedir.” dedi.
“Dünyanın şu anki refah düzeyi 6 ay öncesinden çok geriye düşmüştür”
1 Haziran gününden başlayan normalleşme sürecinde, Türkiye için başta sağlık alanı olmak üzere çok geniş bir alanı içeren ve çok büyük önem arz eden bir süreç olduğunun altını çizen Koca, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Konunun önemini şu şekilde izah etmek mümkündür. Dünya çapındaki bu salgın, ölüm kalım endişesiyle insanların evlerine kapanmasına yol açmakla kalmadı. Üretime, ticarete, ekonomiye, eğitime, turizme, kültür hayatına ağır darbeler vurdu. Bu sebeple, dünyanın şu anki refah düzeyi 6 ay öncesinden çok geriye düşmüştür. Ülkemizse, bu süreci çok az hasarla yaşayan nadir ülkeler arasında olmakla birlikte şartlardan elbette etkilenmiştir.
Salgınla mücadelede tedbirlere uymanın, normalleşme sürecini muntazam bir şekilde sürdürmenin önemi, sağlığımızın yanı sıra bu bakımdan da büyüktür.”
“Tedbirlere uymak ülkenin refahını artırmaktır”
Bakan Koca, tedbirlere uymanın artık sadece sağlığı güvenceye almak, salgının önünü kesmek anlamına gelmekle kalmadığına dikkati çekerek, şunları kaydetti:
“Tedbirlere uymak, aynı zamanda ülkemizin refahını artırmakla sorumlu kurumların, insanların önünü açmak anlamına geliyor. Tedbirlere uymak, sağlığımızı güvenceye almak yanında, yavaşlayan üretimin hızlanmasına destek anlamına geliyor. Eğitim şartlarının normalleşmesine imkan anlamına geliyor. Yeni takvim başladığında, öğrencilerimiz için tümüyle güvenli şartları hazırlamış olmalıyız.”
Sınırlı saatlerde sokağa çıkabilen büyüklerin, gençlerin ve çocuklara karşı sorumlulukları olduğunu dile getiren Koca, “Bu grup nüfusumuzun yaklaşık 30 milyonluk kısmını oluşturuyor. Özellikle yaşlılarımızın kısıtsız şekilde sokağa çıkabilecekleri şartları, uyacağımız tedbirlerle bizler sağlayacağız.” ifadelerini kullandı.
“Planlı bir şekilde normal şartlara dönmeye çalıştığımızı unutmayalım”
Salgınla mücadelede devletin imkanlarını seferber ettiğini vurgulayan Koca, sağlık altyapısı hastaneler, yatak kapasitesi, yetişmiş hekimler ve bilim insanlarıyla, yönetim dirayetiyle dünyada bir örneği görülmemiş bir başarının elde edildiğine değindi.
“Tedbirlere uyarken, sorumluluk alanımız öncekinden çok daha büyüktür. Tedbirlere uyum, kendimize, devletimize ve milletimize karşı bir ödevdir.” diyen Koca, salgının en çetin günlerinde gösterilen başarının günlük vaka sayısının 1000 civarına düştüğü, hastalığın yayılma hızının kesildiği günlerde göstermenin zor olmadığına işaret etti.
Bakan Koca, bugünlerin de kendine özgü zorlukları bulunduğuna işaret ederek, konuşmasına şöyle devam etti:
“Bugünlerin kendine özgü zorlukları şu üç zorluktur. Birinci zorluk, salgının sona erdiği inancıdır. Mücadelemizde karşılaşacağımız ikinci zorluk, tedavide elde ettiğimiz başarıya güvenerek hastalığın ciddiyetinin unutulmasıdır. Bize zorluk çıkaracak üçüncü husus, risk grubunda olanların tedbirleri gevşetmesidir. Bu üç zorluk bugünlerin sınavıdır. Bu sınavda başarılı olmalıyız. Normal şartlara dönmediğimizi ancak planlı bir şekilde normal şartlara dönmeye çalıştığımızı unutmamalıyız.”
Fahrettin Koca, şu bilgileri verdi:
“Belli yaş grupları hariç, sokağa çıkma kısıtlamasının artık kaldırıldığı 1 Haziran’dan itibaren tedbirlere uyulmazsa, hastalığın daha fazla yayılma imkanına kavuşacağı açıktır. Salgına karşı koruyucu kalkanımız, bizi neredeyse dokunulmaz kılacak tedbirimiz bellidir. Evden çıktığımızda maskemizi mutlaka takacağız, karşılaştığımız veya bir arada olduğumuz insanlarla aramıza 1,5 metre mesafe koyacağız. Ve el temizliğine normalde olduğundan daha fazla önem vereceğiz. Maske, yüzde 100 olmasa da uyum gösterilen bir tedbirdir. Bu tedbiri ihmal eden veya maskesini kuralına uygun şekilde takmayan vatandaşlarımızdan ricam, konunun ciddiyetini hatırlamalarıdır.”
“Tedbirler her gün karşınıza çıkan vaka tablosundaki sonuçlarla yakından ilgilidir”
Salgın sebebiyle bugüne kadar 4 bin 585 hastanın yaşamını yitirdiğini hatırlatan Koca, “Hiçbirimiz ‘tedbirlerde daha başarılı olunsaydı vefat sayımız yine değişmezdi’ diyemeyiz. Bundan sonrası için şöyle düşünmek zorundayız, tedbirler sadece şahsımızla ilgili değildir. Tedbirler her gün karşınıza çıkan vaka tablosundaki sonuçlarla yakından ilgilidir.” ifadelerini kullandı.
Maske ve 1,5 metre mesafe kurallarının her ikisine birlikte uyulması gerektiğini, bu tedbirlerden birinin tek başına koruyucu olmayacağına dikkati çeken Koca, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Maske, sosyal mesafenin ihlali için gerekçe olmamalıdır. Maske kullanımı daha yaygınken mesafe kuralına yeterli uyulmadığını, bazı durumlarda ise bu kuralı uygulamanın zor olduğunu biliyoruz. Mesafe kuralına uymanızı kolaylaştıracak düzenlemeler Bilim Kurulumuzun hazırladığı rehberler esas alınarak ilgili bakanlıklarımızca yapılmıştır. 1,5 metre mesafe kuralına uymanızı zorlaştıran sosyal ortamlar için yetkili kurumlara bildirimde bulunmanızı özellikle istirham ediyorum. Normalleşme sürecinin hayat tarzına bildiğiniz gibi ‘kontrollü sosyal hayat’ adı verildi. Kontrollü sosyal hayatın gereği ısrarla vurguladığımız maske, sosyal mesafe ve kişisel açıdan da temizliğe çok daha fazla dikkattir. Süreçte özlediğimiz olağan hayata yaklaşmamız bu tedbirlerin tavizsiz şekilde uygulanmasına bağlıdır.”
“Normalleşme süreci eski alışkanlıklara dönüş değil”
Pek çok iş yerinin faaliyetlerine yeniden başladığını vurgulayan Koca, iş yerlerinde gerekli tedbirlere uyulmasını istedi.
Fahrettin Koca, restoranlarda 2-3 kişinin bir arada oturmamasını, dolmuş ve otobüslerde boş koltuk kuralına riayet edilmesini, toplu taşıma araçlarına maskesiz binilmemesini ve pazar yerlerinde kurallara uyulmasını talep etti.
“Hatırdan çıkarmamalıyız normalleşme süreci eski alışkanlıklarımıza dönüş değildir. Tedbirlere uymazsak başa dönebiliriz.” uyarısını yineleyen Koca, “Şurası açıktır, tedbirleri tek başınıza uygulamanız yeterli olmayacaktır. Maske ve mesafe kuralını ihlal edenlere, sosyal mesafenin ötesinde mesafeli davranın. Bu hakkınızı kullanın. Toplum sağlığına saygı gösteren iş yerlerini, toplum sağlığına saygı göstermeyenlerden ayırın. Tepkinizi verin, takdirinizi gösterin.” diye konuştu.
“İkinci dalga beklemiyoruz”
Bugüne kadar toplum olarak büyük bir feraset gösterildiğini aktaran Koca, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Mevcut şartlarda sizlerin salgın ve tedbirler konusundaki ferasetinizi de dayanak göstererek diyebiliriz ki ikinci dalga beklemiyoruz. Bunda kontrollü sosyal hayatı uygulamaya geçirmenizin rolü büyüktür. Bakanlığımız, sağlık ordumuz adına yürekten teşekkür ediyorum. Şimdi tedbirlere daha ısrarla uymalıyız. Tedbirlere uymadığımız takdirde hayatın normalleşmeye başlayan her alanı risk alanı haline gelecektir. Bu dönemde salgının seyri daha çok hastalığı belirsiz şekilde taşıyanlar üzerinden gerçekleşecektir. Demek ki hastalık yayılım açısından daha gizli bir imkana sahiptir. Belirti göstermeyen birinden, bir başkasına geçen hastalık bulaştığı kişide ciddi sonuçlara yol açabilecektir.”
“AVM’lerde 3 saatten fazla kalmayın”
Kontrollü sosyal hayat dönemi için Bilim Kurulu ve Sağlık Bakanlığınca hazırlanan rehberlerden bahseden Koca, bu rehberlerin ana başlığının salgın yönetimi ve çalışma rehberi olduğunu, söz konusu rehberde farklı sektörlerdeki iş yerlerinden spor ve aktivite alanlarına ve AVM’lere kadar tüm mekanlarda çalışan ve müşterilerin salgına karşı uyması gereken düzenin ortaya konulduğunu bildirdi.
Gündeme sık gelmesi sebebiyle AVM örneğini veren Koca, şöyle devam etti:
“Rehberimiz şu uygulamayı talep ediyor, AVM girişlerinde kalabalık oluşması önlenmeli, mesafe kuralının ihlaline yol açmayacak bir düzenleme yapılmalıdır. Bilim Kurulumuz AVM girişlerinde ateş ölçümü yapılmasını, ateşi yüksek veya hasta görünümlü kişilerin içeri alınmamasını tavsiye etmektedir. Tüm iş yerleri ve kapalı ortamlara girişte bu tedbirin uygulanması gerekli bulunmaktadır. AVM ve diğer alışveriş yerlerinin aynı anda bulundurabileceği çalışan ve müşteri sayısı belirlenmiştir. İşverenlerin ve yönetimlerin bu sayının aşılmaması amacıyla tedbir alması gereklidir. AVM ve benzeri kapalı alanlarda maske ile birlikte mesafe kuralına uyulmalıdır. Asansörlerin ancak üçte bir kapasite ile kullanımına izin verilmelidir. AVM gibi kalabalık ortamlara gittiğinizde lütfen 3 saatten fazla kalmayın.”
Sağlık Bakanı Koca, “Başka birkaç konudan da örnek vermek istiyorum, giyim mağazalarında ürünler sık temasa maruz kalır. Böyle bir alışveriş sonrasında ellerinizi yıkamalı, her nerede olursa olsun başkalarının da temas etme ihtimali olan ürünlere veya yüzeylere dokunmuşsanız elinizi yüzünüze değdirmemelisiniz.” uyarısında bulundu.
Pazar yerlerinin de hastalık bulaşma ihtimali açısından riskli alanlar olduğuna değinen Koca, hastalığın ilk günlerinden itibaren pazar yerlerinde uyulması zorunlu kurallar getirildiğini hatırlattı.
Normalleşme sürecinin sağlık hizmetleri açısından önemli sonuçlar doğurduğunu aktaran Bakan Koca, “Hastanelerimiz artık olağan hizmetlerine geçmeye başlıyor. Polikliniklerimiz her zamanki hastalıklar ve hastalarla daha çok ilgilenecek, ertelenmiş tedaviler için randevu verecekler. Hastanelerimiz ve sağlık çalışanlarımız için de gerekli rehberi yayınladır. Kurallara muntazam şekilde uyulacaktır.” şeklinde konuştu.
“Bu savaşı kazanacağımıza inancımız tamdır”
“Evimizin dışındaki hayatımızın adı kontrollü sosyal hayattır.” diyen Koca, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Uyulması gereken tedbirler zor değil, özünde çok kolaydır. Her zamanki el temizliğine daha fazla önem, maske ve 1,5 metre mesafe. Tedbirlerin kolaylığını riske ve hastalığın meşakkatine bakarak söylüyoruz. Normalleşme sürecinde bize kılavuzluk edecek gerçek şudur, son vakanın tespit ve tedavisine kadar risk devam edecektir. Son vakayı en kısa zamanda görmek, tedbirlere uymakla mümkündür. Bu savaşı kazanacağımıza inancımız tamdır. Zaferimizin büyüklüğü ne kadar erken olacağına bağlıdır. Kara görülmüştür ama deniz durulmuş değildir. Yakalanmaktan kaçınacağımız olası dalgalar var.”
“Yoğun bakım ve entübe hasta sayılarının son 3 haftadan bu yana her gün giderek düştü”
“Türkiye Günlük Koronavirüs Tablosu”nda yer alan verilere dikkati çeken Koca, bugün 52 bin 305 test sayısıyla son 3 haftada en yüksek orana ulaştıklarını bildirdi.
Yoğun bakım ve entübe hasta sayılarının son 3 haftadan bu yana her gün giderek düştüğüne işaret eden Koca, “Test sayısının bugün artışına bağlı olarak özellikle biz sadece semptomu olan hastalara değil, OSB ve benzeri birçok bölgede, filyasyon taramalarını giderek artırdığımız için vaka sayısı da test sayısı ile doğru orantılı olarak düne göre artmış görünüyor.” değerlendirmesinde bulundu.
Gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Koca, dün Rus mevkidaşı ile yaptığı görüşmenin detaylarına ilişkin bir soru üzerine Koca, “Aşı konusunda bir çağrıya biz TUSEB olarak da çıkmıştık. Bu anlamda Türkiye’de, ülkemizde şu an toplam ilaç ve aşı anlamında 22 üniversite ve merkezin çalışması var. Hayvan deneyi aşamasına gelen şu an 4 merkezimiz ve üniversitemiz var.” ifadesini kullandı.
Rusya Sağlık Bakanı ile görüşmelerinde aşı konusunda özellikle hayvan çalışmalarının sonlarına doğru gelindiğini belirttiğini aktaran Koca, klinik çalışmaların bir başka ülkede daha yapılması gerektiğini anlattı.
Bu nedenle Rusya ile hem onların hem de Türkiye’nin geliştirdiği aşılarla ilgili karşılıklı klinik çalışmaların yapılabileceğini karara bağladıklarını anlatan Koca, bilim insanlarının, Rusya’daki bilim insanları ile geçen hafta bir araya gelip, telekonferans yöntemiyle görüştükleri bilgisini verdi.
Yarın bu görüşmenin ikincisinin yapılacağını vurgulayan Koca, şöyle devam etti:
“Bundan sonra bu görüşmeler daha yoğun bir şekilde yapılmış olacak. İlaç konusundaki çalışmaları da Favipiravir ile ilgili kendilerinin Rusya’da sentez safhasına geldiklerini ifade ettiler, üretim safhasına gelinliğini ama hastalarda kullanımının daha bir hafta önce başlandığı ifade edildi. Bildiğiniz gibi biz Favipiraviri daha hastalarımızı gördüğümüz ilk günlerde başlamıştık.
Bundan fayda gördüğümüzü, hangi dozda ve hangi hasta grubuna kullandığımızı özellikle paylaştık. Çünkü Çin’de ve Avrupa’da birçok ülkede daha çok entübe olan yoğun bakım hastaları, ciddi vakalara kullanıldığını biliyoruz ve halen öyle olduğunu ama biz o dönemde çok fayda görmediğimizi, pnömoninin geliştiği yoğun bakım öncesi safhada faydasını daha çok gördüğümüzü özellikle ifade ettik.
Bundan sonraki iş birliğimiz de devam etmiş olacak. Bugün bilim kurulunda Favipiravir daha erken dönemde başlamak üzere de rehberde bir değişiklik yapılmış oldu. Yani erken dönemde sonuçlarını iyi gördüğümüz için daha erken dönemde de başlanabilirliğini bugün rehbere işlenmek üzere karara bağlamış olduk.”
Sokağa çıkma kısıtlaması
Bakan Koca, 65 yaş üstü ve 18 yaş altı için sokağa çıkma kısıtlamasının devam edip etmeyeceği ve bu hafta sonu sokağa çıkma kısıtlaması olup olmayacağına ilişkin Bilim Kurulu’nun görüşünün sorulması üzerine sokağa çıkma kısıtlamasının en son 15 ilde gerçekleştiğini hatırlattı.
Fahrettin Koca, “Önümüzdeki dönemde sokağa çıkma ile ilgili hafta sonu ile ilgili şu an genel bir düşünce yok ama illerde vakaların dağılımında bir değişiklik olursa o durumda gerektiğinde illerde bu anlamda her zaman karar almak mümkün olabilir. Bilim Kurulu’nun genelde böyle bir önerisi oldu. Şu an bütün Türkiye’de veya en son uygulandığı şekli ile ‘illerde uygulanmaz’ şeklinde bir önerisi olmadı, gerektiğinde iller bazında vaka durumuna göre gündeme her zaman gelebilir.” değerlendirmesinde bulundu.
Bu süreçte en çok fedakarlık gösterenlerin 65 yaş üstü büyükler ile gençler olduğunu dile getiren Koca, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Sokağa çıkma noktasında kısıtlı olan en son Sayın Cumhurbaşkanımızın da açıkladığı şekliyle büyüklerimizin haftada bir gün, gençlerimizin de haftada iki gün sokağa çıkma saatleri de belirtildiği şekilde uygulanıyor. Bilim Kurulu’nda bu gündeme geldi. Özellikle daha çok büyüklerimizin hareket kısıtlılığı ve benzeri sorunlar nedeniyle bunun artırılmasının doğru olacağı şeklinde bir yaklaşım var. Düzenleme önümüzdeki hafta muhtemelen gündeme gelmiş olur, daha net bir karar. Bilim Kurulu’nun önerisi Bakanlar Kurulu’nda gündeme gelmiş olur. O durumda zaten açıklanmış olur. Yani bir düzenleme yapılması gündeme gelmiş oldu, gelecek hafta bu netleşmiş olur.”
Koca, büyüklerin ve gençlerin bu kısıtlılığına, bu fedakarlığına son vermenin tedbirlere uyulmasıyla doğru orantılı olduğunu yineledi.
“Zorunlu olmadıkça hastanelere müracaat edilmemeli”
Bakan Koca, bir gazetecinin “Türkiye’de yeni normal hayata geçişle birlikte hastanelerde yoğunluk yaşanması bekleniyor mu, nasıl önlemler alınacak?” şeklindeki sorusu üzerine özellikle bu dönemde acil olmayan vakaların ertelendiğini anımsattı.
Acil olan vakaların tedavilerinin hiçbir zaman bırakılmadığına işaret eden Koca, şunları kaydetti:
“Bu süreçte yine benzer şekilde zorunlu olmadıkça hastanelere, sağlık kuruluşlarımıza müracaat edilmemesini özellikle ifade etmek istiyorum. Çünkü hastane ortamlarının bu anlamda riskli olduğunu hepimiz biliyoruz. Burada özellikle randevu sistemi ile polikliniklerin devreye girmesini esas kıldık. Yani öncelikle MHRS üzerinden randevu alarak gidilmesini ve orada bir kalabalık oluşturmadan, poliklinik düzeninin sağlanmasını esas aldık.
Ben özellikle daha önce bildiğiniz gibi acil oranımız yüzde 30’lardaydı, bu oran bu süreçte bu kadar olmadığını bize gösterdi. Yani gerekli olduğu zaman mutlaka sağlık kuruluşlarına müracaat edelim ama bu müracaatı randevu yani MHRS üzerinden yapalım, gerekli olmayan müracaatları veya gerekli olamayan bir durum söz konusu ise de zorunlu olmadıkça sağlık kuruluşlarına gitmeyelim. Çünkü ihtiyacı olan, müdahale yapılması gereken hastamıza daha iyi zaman ayırıp, bu anlamda kurallara da tedbirlere de uyarak bulaşmayı en aza indirgeyen bir sistemle bu dönemi götürelim istiyoruz.”
Bu konuda hangi kurallara uyulması gerektiğinin de yayımlandığını aktaran Fahrettin Koca, hastaneleri yakından takip edeceklerini vurgulayarak, “Vatandaşımız da bu anlamda tedbirlere uyum konusunda kararlı davranırsa son derece memnun oluruz ve başarılı bir sonuç alırız.” ifadelerini kullandı.
Normalleşmeyle birlikte toplu taşıma araçlarında yoğunluk meydana geldiği belirtilerek değerlendirmesinin sorulması üzerine Koca, Bilim Kurulu’nun konuyla ilgili bir rehber yayımladığını ve hangi kurallara uyulması gerektiğinin net şekilde ifade edildiğini söyledi.
“İki koltuk yan yana ise bir koltuk yine boş kalacak, tekli koltuğa ise oturulabilecek”
Koca, şehirlerarası otobüslerdeki yüzde 50 doluluk oranının kalkmadığını vurgulayarak şöyle konuştu:
“İki koltuk yan yana ise bir koltuk yine boş kalacak, tekli koltuğa ise oturulabilecek. Dolayısıyla yine şehirler arası ulaşımda iki koltuk yan yana dolu olmayacak ama şehir içinde koltuk sayısından fazla kişi alınmayacak. Bu kuralın uygulanamadığı zorunlu olan durumlarda, valiliklere, İl Hıfzıssıhha Kurullarına yetkiler verildi. O da zorunlu olmadıkça işaretlemek kaydıyla izin verilmiş oldu. Dolayısıyla bu anlamda duraklar, otobüs, minibüsler veya şehirlerarası ulaşım da dahil olmak üzere vatandaşımızın, var olan kurallar, sayılar dışında zorlamaması gerekiyor, mesafe kuralını ihlal etmememiz, birbirimizi uyarmamız gerekiyor.”
“Vaka sayımızın azalması tedavi yaklaşımlarından olan bu ilaca bağlıydı”
Bir basın mensubunun, birçok ülkenin kalp krizi riski yüzünden Kovid-19 tedavisinde kullanılan sıtma ilacını kullanmaktan vazgeçtiğini aktararak Türkiye’de bu ilacın kullanılmaya devam edilip edilmeyeceğini sorması üzerine Koca, dünyada bu ilacın 20 yıla yakın bir süredir tanındığını, daha önce sıtmada, 10-15 yıldan beri de romatizmal hastalık grubunda kullanılan bu ilacın yan etkilerinin bilindiğini anlattı. Söz konusu yayınla ilgili çeşitli değerlendirmelerde bulunan Koca, şunları söyledi:
“Bu yayın bazı ülkelerden bilim insanlarının bir araya gelerek oluşturduğu bir yayın değildir. Bu yayın, Amerika’da bir şirket tarafından veriler toplanarak yapıldı. Yani bu verileri bir şirket topladı, bilim insanları değil ve bu verileri yayın haline getiren de meşhur, bildiğimiz üniversitenin kalp nakli yapan hekimleri tarafından yayın haline getirildi yani enfeksiyonla ilişkisi olmayan. Hangi ülkeden, hangi hastaneden verilerin alındığı bilinmeyen bir yayından bahsediyoruz. Biz ise Türkiye olarak dünyadan farklı olarak bu ilacı farklı ve erken kullandık. Birçok ülke Çin, Amerika, Avrupa dahil olmak üzere, daha çok bu ilacı ciddi vakalarında yani geç vakalarında, yoğun bakım döneminde olan hastalarında kullandılar İngiltere dahil olmak üzere. Biz ise o dönemde bu ilacın faydasının olmadığını, bu ilacın çok erken dönemde başlanmasının gerekliliğini ve erken dönemde özellikle faydasının olacağını düşünerek başladık ve Bilim Kurulu böyle karar verdi. Bunun da faydasını gördük. Her geçen gün vakan sayımızın azalması, pnömoni oranının düşmesi, ağırlıklı burada uyguladığımız tedavi yaklaşımlarından bir tanesi olan bu ilaca bağlıydı. Sadece bu ilaç değil, bu ilaç da bunlardan bir tanesiydi.”
Türkiye’de hastanelerden toplanan 1811 veride bu ilaçla ilgili kalıcı bir sorunun olmadığının görüldüğünü anlatan Koca, “Diğer hastanelerimizdeki vakaları da analiz ediyoruz. Önümüzdeki günler daha net söylemiş oluruz. Bu anlamda ölüm vakalarının bahsedildiği oranda aslı olmadığını ve daha emniyetli ve güvenilir olduğunu, erken dönemde farklı olarak uyguladığımızı ve sonuç aldığımızı söylemek istiyorum. Şu anda da kullanmaya devam ediyoruz. Bilim Kurulu da bu anlamda bir değişiklik yapmadı.” diye konuştu.
“Mart ayında vakaların yüzde 23’e yakını yatırdığımız hastalardı”
Koca, şu anda da vaka sayısının mart ayının sonundaki gibi 1000’li rakamlarda olduğu, o dönemle bu dönem arasındaki ne gibi farklar bulunduğuna ilişkin soruyu şöyle yanıtladı:
“Şu açıdan ciddi bir fark var, mart ayında vakaların yüzde 23’e yakını yatırdığımız hastalardı. Şimdi ise vaka başına yatırdığımız hasta oranı yüzde 2,31. Yani o dönem olan vaka sayısında hastane yükü daha yoğundu ve daha çok servise, yoğun bakıma ve entübasyona giden bir hasta yoğunluğumuz vardı. Neredeyse dörtte 1’i bu şekildeydi ama şimdi yüzde 2’lere kadar düşmüş oldu.”
Koca, erken teşhis ve tedavinin kendilerini başarılı kıldığını vurgulayarak son dönemde vefat sayısı, entübe ve yoğun bakımlardaki hasta sayısının düşmeye devam ettiğine dikkati çekti.
“Doluluk oranlarımız son derece aşağı düştü”
Son dönemde tedbirlere uyulmasının son derece önemli olduğuna işaret eden Koca, şunları kaydetti:
“Biz hastaneler, sağlık kuruluşları olarak ne yapmamız gerektiğini çok iyi biliyoruz. Doluluk oranlarımız son derece aşağı düştü ve giderek yoğun bakımdaki hasta sayımız azalmış oluyor. Bundan sonraki süreçte, bu ikinci dönemde yani kontrollü sosyal hayat dediğimiz bu dönemde maske, 1,5 metre mesafe ve el hijyenine önem vererek bu dönemi başarıyla tamamlamak zorundayız. Değilse başa dönme durumu söz konusu olabilir. Bunun için bu kadar emek verip, bu kadar başarı elde ettiğimiz bir noktada bu yeni dönemi, kontrollü sosyal hayat dönemini belli bir dönem için bir yaşam şekli haline getirmemiz gerekiyor. Bunu da başaracağımıza inanıyorum.”
“Kök hücre tedavisinin devam ettirilmesinin gerekmediğini düşünüyoruz”
Tedavilerde kök hücre ve plazma tedavilerinde başarı sağlanıp sağlanılmadığına ilişkin soru üzerine Bakan Koca, kök hücreyle ilgili, uyguladıkları epey vaka olduğunu, sonuçlarını yakında yayımlayacaklarını, ancak kök hücre tedavisinin devam ettirilmesinin gerekmediğini düşündüklerini vurguladı.
Plazma tedavisinden fayda gördüklerinin altını çizen Koca, şöyle devam etti:
“Önümüzdeki dönemde, plazmadan daha yoğun antikor vermek üzere immunoglobulin sentezi geliştiriyoruz. Zannediyorum 1-1,5 aylık zaman diliminde antikorun yoğun olduğu erken dönemde immunoglobulin verilmesinin imkanı doğmuş olacak. Yani kalp yetmezliği ve benzeri sorunları olan volume nedeniyle verilmeyecek plazmayı biz daha yoğunluklu antikor anlamında immunoglobulin vererek önümüzdeki dönemde hızla şekillendirmek istiyoruz. Yeni bir dalgalanma olur veya bu anlamda vaka söz konusu olursa, 1-1,5 ay sonra ‘pasif aşı’ dediğimiz immunoglobulini koronayla ilgili sentezlemiş olacağız, onu daha yaygın kullanmayı hedefliyoruz, faydasını biliyoruz ama kök hücre uygulamasının faydasının olmadığını söyleyebiliriz.”
Kongrelerle ilgili normalleşme adımlarının Koronavirüs Bilim Kurulu’nun gündeminde olup olmadığına ilişkin soruya da Bakan Koca, “Kongrelerle ilgili durum bugün Bilim Kurulu’nun gündemine geldi. Özellikle 15 Haziran’a kadar vakaların seyrini görmemiz ve bu anlamda karar vermemiz ama erken dönemde online kongrelerin özendirilmesi gerektiği şeklinde bir karar verildi. 15 Haziran’dan sonraki dönemde de vakaların seyrine göre tekrar gündem yapılacak.” yanıtını verdi.
Bugün açıklanan vaka sayılarının hangi gün alınan örneklere ait olduğu ve filyasyon çalışmalarının ne şekilde devam ettiğine ilişkin soruya Koca, “Filyasyon çalışmaları kesintisiz devam ediyor. Sahada 6 bine yakın ekip, çalışmaları sürdürüyor. Filyasyonu bu dönemde asla gevşetmekten yana değiliz.” cevabını verdi.
“3 bine yakın ilave personel alımı söz konusu olacak”
Vakaların ortalama görülme süresine ilişkin bilgi veren Koca, “Biz 6 veya 7 gün sonra bulaşı görebiliyoruz. Dolayısıyla bugün tespit ettiğimiz vakalar ortalama olarak 2 ila 14 gün arası olduğu için ortalaması 5,6 gün. Bir hafta öncesinin tablosu gibi, bulaşı gibi değerlendirilebilir.” ifadelerini kullandı.
Sağlık sendikalarının istihdamın artırılması ve aynı işi yapanlar için “eşit işe eşit ücret” taleplerinin sorulması üzerine Bakan Koca, “Pandemi döneminde 32 bin kişi almıştık. Yeni açılan İstanbul’daki hastanelerimiz için 3 bine yakın ilave personel alımı söz konusu olacak.” diye konuştu.
Fahrettin Koca, gelecek dönemde açılışını yapmayı düşündüklerini hastaneler olduğunu hatırlatarak, İstanbul ve Konya’da olduğu gibi bu hastanelerin de sayısına ve ihtiyaca göre alımların yıl içinde yapılacağına değindi.
Koronavirüsün sağlık çalışanları için meslek hastalığı sayılmasına yönelik bir çalışma yaptıklarını ifade eden Koca, bu konuda Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı’nın daha yetkili olduğunu, bu konuda bir netlik olduğunda açıklama yapacaklarını ancak şu an kesin bir şey söylemenin doğru olmayacağını dile getirdi.
Sınavlarla ilgili soruya Bakan Koca, Bilim Kurulu’nun uyulması gereken kuralları belirlediğini bunu da ilgili birimlere gönderdiklerini anımsattı.
“Özellikle gençlerimiz için sınava maskeli gitmelerini ama sırasına oturduğunda eğer mesafe kuralı da sağlandıysa maskenin çıkarılmasını, Bilim Kurulu uygun görmüş oldu.” diyen Koca, “Dolayısıyla bu anlamda uyulması gereken bütün kuralları hem ÖSYM’ye hem YÖK’e hem de ilgili kuruluşlara Bilim Kurulu göndermiş oldu.” değerlendirmesinde bulundu.
Son dönemde mültecilerin Meriç Nehri’nden botlarla karşı tarafa geçtiklerini bu bağlamda Suriyeli sığınmacıların hareketliliği hakkında bir çalışma olup olmadığının sorulması üzerine Koca, şu değerlendirmede bulundu:
“Bir hareketlilik olduğunu bilmiyorum. Özellikle Suriyeli sığınmacılarımızda olağanüstü bir Kovid oranın olmadığını biliyoruz. Bu dönemde 4 milyona yakın mültecinin olduğu Türkiye’de bunun kontrol altına alınmış olması son derece önemli.”